25 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir Fikir Adamının Mektuplarından - 14

Mahremiyet

Kişisel şeyler yazmaktan hoşlanmıyorum. Bazı yazarlar var görüyorum, bunda bir beis görmüyorlar. Gençlik hatıraları, aşk hikayeleri, kalp kırıklıkları. Yazıp duruyorlar. Bıraksanız çocukluklarından başlayarak anlatacaklar.

Oysa mahremiyet diye bir şey var. Şahsi şeylerinizi saklarsınız. Yeni Cami önünde güvercin yemler gibi ortaya saçmazsınız. Fakat benim gibi topluma mal olmuş biriyseniz, yakanızı bırakmıyorlar. Mektuplar alıyorum. Genellikle genç kadınlardan. Beni ne kadar beğendiklerini yazıyorlar. Buna şaşırmıyorum. Doğaldır. Peki ya sordukları sorular! Her şeyi bilmek istiyorlar: kaç numara pabuç giyiyorum, kızarmış patates yiyor muyum, saçlarımı soldan sağa mı yoksa sağdan sola mı ayırıyorum?

Ne olacak efendim, ne olacak? Bunları bilseniz ne olacak? Diyelim ki, İkizler Burcu’yum, İpana’dan başka dişmacunu kullanmıyorum, ana rahmi pozisyonunda uyuyorum ve paçalı beyaz don giyiyorum. Bunları bilirseniz daha bir Hurşit daha bir Seçkin mi olacağım?

Aziz dostum, sınır tanımayan bu genç hanımlara dair hissiyatımı size şu örnekle anlatmak isterim. Bir zamanlar bir köpeğim vardı. Arap Kadri (ki bir nebze mütecessis olması dışında mükemmel bir hayvandı) kapalı kapılara pek sıcak bakmazdı. Ancak gerçek şudur ki, siz klozetin üzerinde gevşemiş iken, köpeğiniz bir kafa vuruşu ile tuvaletin kapısını açıp gözlerini üzerinize diktiğinde inkitaya uğrayan sey, yalnızca o andaki icraatınız değil aynı zamanda mahremiyetinizdir.

Bunu yapmamak gerekir.

En samimi hislerle sizin,

Hurşit Seçkin

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder