25 Mayıs 2011 Çarşamba

Bir Fikir Adamının Mektuplarından - 13

Schrödinger’in Kedisi

Bilim tarihi gerekli gereksiz bilumum hayvanatla doludur. Uzaya giden şempanzeler, balonda uçan koyunlar, labirentteki fareler, yok efendim Pavlov’un köpeği, Darwin’in kuşu falan filan.

Ama Schrödinger’in kedisinin ayrı bir yeri vardır. Schrödinger'in farazi kedisi ışık ve ses geçirmeyen bir kutuda yaşar ve teorik olarak yüzde elli mevtadır. Her kedinin dokuz canı olduğu düşünülürse, en kötü ihtimalle 4,5 canı kalmıştır ki, bu da fena bir rakam sayılmaz.

Beyefendiye göre, kedinin akıbetini öğrenmek için kutuyu açmamız gerekir. Kapağı kaldırdığımız zaman yaptığımız gözleme dahil oluruz. Aynı anda varolan bir çok ihtimali tek seçeneğe indirger ve durumu öyle algılarız. Hızlı düşünemeyenler için tekrarlamak gerekirse, kutunun kapağını açarak kediyi ya tahtalı köye yollar ya da dünyaya intikal etmesini sağlarız.

Schrödinger gözlemciye gerçeklik üzerinde böyle bir güç atfederek halt etmiştir. Hayat bundan çok daha basittir. Ateş yakar, yağmur ıslatır ve kirli çamaşırlar, siz onları ne kadar gözlerseniz gözleyin, yıkanıp çekmecelere yerleşmezler.

Mektuplarımı hasretle beklediğinizi yazmışsınız. Posta kutunuzu her gün defalarca yokluyormuşsunuz. Bu bana ancak şeref verir, sevgili dostum. Fakat böyle yapmayınız. Kutuyu günde otuz kere açmak mektubun elinize geçmesini hızlandırmayacaktır.

Şu gerçeği kabul etmeliyiz ki, mektup kendi halinde bir şeydir. Hatta belki de ‘kendinde şeydir.’ Bizim onun üzerinde bir etkimiz olamaz. Ünlü bir Türk düşünürünün de dediği gibi, “varsa vardır yoksa yoktur.”

Düpedüz sizin,

Hurşit Seçkin

1 yorum:

  1. Olağanüstü bir mektup, son zamanlarda okuduğum en iyi blog. Kutlarım.

    YanıtlaSil